10 Kasım 2013 Pazar

Napoliliyim Ben, En Çok Bana Soracaksınız En Çok Banaa!

Şarap, yağmur ve slow müzik üçlüsü hazırsa yazıma başlıyorum.

Okulun daha başlamasına 4 gün falan olduğu için turist ömerlik yapıyorum hala. Google mapsten sokaklara bakıp bakıp "hee şurası güzelmiş, şuraya gideyim, burada da yerim belki" deyip oraya gidince spontane bir şekilde biryere oturup yemek yiyorum. En güzeli de öyle. GAP turuna mı çıktım istediğim yere otururum diyorum. Ne gerek var plana. Bir de tabi henüz tek arkadaşım yan odamdaki Vietnamlı kız olduğu ve 18 yaşında olduğu için şimdilik yalnızları oynuyorum. Okulun açılmasını istemem de bu yüzden biraz.


2 gün önce dedim ki şu Galleria Umberto'ya artık ben de gideyim. Bu fotoğraf o değil heyecan yapmayın. Açtım navigasyonu.. He bir de dedim metroya bineyim de öğreniyim şu kısa yolları. Tamam yürümeyi seviyorum da yürü allah yürü akşama giderdim oraya artık. Tabanlarım aşiniyiiii. Türkiyeye ilk geldiğim anda metroya binip metroyu yaliicam yani o kadar kurban olurum. Öncelikle istasyonun içine ilk girdiğinde herşey peri masalı gibi, gayet temiz, güzel mağazalar falan. 1,30 euroya 1 günlük bilet alabiliyosun. 90 dakikalık. Ama en mantıklısı 40 euro verip 1 aylık almak ki ben de onu yapıcam. 
Neyse benim bindiğim metro line 2. Bir de layynn laynn ayrılıyor vesselam. Çözmesi 2 günümü aldı. 

Sonra metroya binmek için aşağı indim ki oyy dağlara taşlara bir sidik kokusu geldi. Zaten akşam 20:00'dan sonra oralara gitmeyin diyolaaa bak bu doğru işte. Metrosu çok boktan afedersiniz. Havalandırma falan da yok böyle saçma olmuş biraz. Neyse gitmek istediğim yere varınca indim başladım yürümeye. Kestirme olsun diye bir de yapısını beğendiğim için yukarıda gördüğünüz yerden geçtim. Çıkışında 2-3 cafe var yemek yemek için. Bu arada burada öyle midpoint tarzı yerler beklemeyin hani ben söyleyeyim de.


Sonra bi yola çıktım esas mağazaların olduğu sokakmış meğer. Via Toledo sokağı. H&M, Pull and Bear, Zara ve yukarıda gördükleriniz. Bershka da açılmak üzere. Disney Store'u görünce çıldırdım zaten içi daha da çılgın. Kesinlikle bikaç şey almadan bitirmem bu senemi. Özellikle yılbaşı için sattıkları çoraplar fevkalade. Alcott dediğimiz markayı ben ilk defa gördüm. Daha önce bilenler varsa baya cahil karı diyecekler bana. Alcott Los Angeles olarak geçiyor. Daha old school işler var. Bayan kısmını çok beğenmedim belki 2-3 parça fakat erkek kısmı çok cool. Kesinlikle erkeklerin gidip bakmasını tavsiye ederim. Fiyatları da öyle çılgın değil. Tartan deseni çok var. Bilmeyenler için ekose de diyebilirim.


Eskiden beri hiç beğenmediğim, beni hayata küstüren birşey şu harem pantolonlar. Ve kaderin bir oyunu mu bu bana ki Napolide genel halk kız, erkek hepsi bunlardan giyiyor. O kadar ki çoğu butiklerin vitrinlerinde mankenlerin üstünde bunlardan var. Her kombine bir harem yapıştırmışlar. Şık değil ya Cemil İpekçi mi sarmıştı bunu başımıza bilmiyorum da en azından Türkiyede çok görülmüyor. Kızlara hadi neyse diyorum da beyler yapmayın etmeyin elalem ne der.. Çokta takıyorlardı ya. Zaten her sokağın başında çılgınlar gibi öpüşen çiftler görüyorum. Adaletin bu mu dünyaaağğğ..


Şimdi şu coollukta değilseniz veya otantik bir havanız yoksa bence hiç yeltenmeyin. Geçirin altınıza bir kot, bir kumaş pantolon çıkın. Nedir ki yani. O da olmadı erkekler için trend yazımı okuyun. 


Kızlarda daha stylish durduğunu hadi siz de itiraf edin. Kumaşı bu şekilde olanlar çekilebilir de ay o eşofmanlar yokmu harem tarzda olanlar... TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT!


Bir de gözüme epeyce çarpan Dr. Martens botlar. Eskiden beri süregelen bir trendi vardır illa ki bilinir. Ben de dayanamadım çektim. İstisnasız herr vitrinde var. Burada kasım ayına göre havanın genelde sıcak olmasına rağmen çoğu insan bot giymeyi tercih ediyor. Sokaklarda da Dr. Martens giyen baya gördüm. Almadan dönmem dediğim birşey daha. Sanki Türkiyede yokmuş gibi ama olsun burada ulaşması daha kolay. 
 
Uzun bacaklı kızlar, kızlarımız... Benden önce koşup almalısınız yani o yüzden diyorum. Kısa modelleri de var fakat ben uzun modelinden yanayım. Daha klasikleştiği için belki. Bir de aşşşırı ince bileklilere baya güzel duruyor. Ay iki arada modayı da sıkıştırdım iyi mi.





Efendim bu da naçizane kombinim. İki araya bunu da şeyettirdim. Güle güle giyin. Her parçanızın aynı renk olmasına gerek yok, renk kullanmaktan korkmayın!


Ay sonunda benim de arşivlerimde bir Galleria Umberto I tavanı oldu. Valla çekmeseydim biryerim şişerdi o derece. Genelde Milanodaki var ama olsun bu Napoli bitchezzz. Gerçekten görülemeye değer bir yer.. Tam ortasının fotoğrafını da yere yatarak çektim, bir grup türk vardı, bir çocukta adımlarını sayarken üstüme bastı, sorry dedi falan. Böyle tatlı şeyler yaşıyorum işte. İçinde öyle çok mağaza yok, bir girişinde Zara var sadece. 2-3 tane cafeteria var.


Bu da San Carlo tiyatro binası. İçine henüz girmedim fakat hayatta kaçırmam. Oyunları kovalıyorum. 


San Carlonun aşağısına doğru yürüyünce önüme meydan çıktı. Bildiğin huzurdan ağlamak istedim. Ama ağlamadım sonra köşede bir cafeye oturdum ve;


Bak görünce yine canım çekti... Yaşasın kötülüüük. Bu arada garson bildiğiniz bahşiş bırakmam için zorladı. Yordu beni yani. Bizim garsonlar da bahşiş bırakmadığımı vurgulamak için arkamdan koşup 1 TL'mi getirir. İkisi de ayrı kezo.


Bugün de şöyle bir sahile uzanayım derken gördüğünüz şu bulutlar tepeme sağanağı indirdi. Hala da ısrarla yağıyor gökgürültülü şimşekli... Ama kesinlikle açık havada çok güzel oluyor burası. Vezüv patlamasa bari... 


Ted'i bulmak için sarı şemsiye bulamadım, turuncu da olur mu acaba? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Style Baby