18 Kasım 2013 Pazartesi

Spartaküs'ün Askerleriyiz

Okulun başlamasına saatler kalmışken...
Dedim ben de şu Roma'ya gidişimi yazayım artık insanlar yalan sanmasın. Hakkımda gıybetler başlamasın! 


Şu postu da Lana Del Rey dinlemeden yazamıyorum! Lanamı getirin bana! 
Hızlı trenle ciddi düşünüyorum... O kadar keyifliydi ki.. Gerçi kalktıktan 15 dakika sonra ben horul horul gitmiştim hayaller dünyasına. Gitmeden önce de bu kareleri çektim, arada da gözümü açıyordum tabi. Sabahın 08:00'ında binmiştik napayım benim suçum mu...

O trenden inmeyesim geldi resmen... Başka sefer de Milano'ya artık;) 
Roma çok yakın zaten Napoli'den 1 saat 10 dakika falan sürüyor. 


Trenden inmeyi beklerken de, Türkiyedeyken çok geyiğinin döndüğü şu işareti gördüm ve kendi kendime gülmeye başladım etrafımdakilere aldırmadan. Zaten anlamadılar neye güldüğümü. 
"Tren kapılarına hallenerek dans etmeyin!" :))))


Sadece günübirlik geldiğimiz için en mantıklısı tur ayarlamaktı yoksa dur oraya mı gitsek şuraya mı derken istasyonda kalırdık akşama kadar. Şu benim çok tatlı bulduğum üstü açık 2 katlı otobüslere bindik. Zaten istasyonun önünde onları ayarlayan adamlar duruyor. Bitane zenci vardı yaklaştı böyle biz de kaçtık. Hiçte ırkçı değilimdir ya ama burdaki zencilerden korkuyorum.. Meğersem adam tur ayarlayanlardanmış. 

Bu otobüslerin belli durakları var, haritada gösterdiği yerlerde duruyor. Beğendiğin yerlerde inip dolaşabiliyorsun, her 15 dakikada bir o bıraktığı yerden geçiyor zaten. Kulaklıkta veriyorlar giderken böyle dinliyorsun. Yukarıdaki fotoğrafları da giderken çektim. Ölmeden görülmesi gereken şehilerden biri kesinlikle Roma! Tarih akıyor sen de altında durmuş içiyorsun. Üff canım fondü çekti.


Ve işte esas beklenen yerlerden ilk durak; Kolezyum! Bu arada şehir o kadar sakin ki... Kendimi huzur evine gelmiş gibi hissettim böyle bir dinginlik çöktü. Napoli'nin o keşmekeşi, temposu burada o kadar yoktu. Açıkçası öğrenci olarak Roma'ya okumaya gelmek istemezdim, genç nüfusu da dikkat ettiğim kadarıyla azdı. 

Dönelim Kolezyuma. Başıma birşey gelmeyecekse içine girip bakmadık. İçinin göründüğü yerlerden böyle paramız yokmuşta kapıdan içeriyi gözetleyenler gibiydik. Yok yok fakirlik detected değil, az vaktimiz olduğundan ve başka yerlere de gideceğimizden buranın içini gezmedik. Ama dışarısının köşe bucağını da incelemeden dönmedik. 


Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama ben yine söyleyeyim, Kolezyum, gladyatörlerin dövüştürüldüğü bir arenaymış. Fakat bunun dışında eğlenceler, oyunlar, hayvan avcılığı gibi etkinlikler de düzenleniyormuş. Günümüzde bazı taşları da çalınmış. Demek bu taş çalma bize özel değilmiş. :)) Salyangoz gibi bir yapısı vardı yani ben benzettim. Çok çok güzeldi ölmeden gelin. 


Biz yine bindik otobüsümüze. Kız anlatıyor kulağıma birşeyler ben dinliyorum. Arada italyanca birşeyler bağırıyor otobüsün kapısında duran kız. O an küfür ediyorum, sonra yine bakınmaya ve fotoğraflarıma devam ediyorum. İtalya'nın binaları kalp ben. He bir de takım elbiseli bebeleri kalp ben. 

Az gittik uz gittik dere tepe... Tepe? Tepe yok burada. Ara sokaklardan daldık ettik derken Vatikan'a geldik. Pederleri, rahibeleri görmemle bir hatim indirdim önce. Sonra zaten Vatikan'ı tavaf ederek hacılığımızı ilan ettik.. Ama ondan da önce, bir cafeye oturup yemek yedik tabi, bu kadar tarih aç karnına gitmiyor. 

Sizin de gördüğünüz üzere çok güzel bir yolu var türlü türlü huyu var. 
Ben olurum da dibimde romantik yapan, şarap içip koklaşan çift olmaz mı tabiki olur. 2 yan masadaydı-_-

Öpüşme yok burada pardon Vatikan'dayız şuanda. Bismill... Dur o burada denmiyordu. 









Böyle bir görkem olamaz... Nereye bakacağımı bilemedim başım döndü hani o derece. Sonra en iyisi dedim çıkıp "Papaaaaaa sen mi büyüksün ben mi uleeeen" diye bağırayım dedim zor tuttular. 
Pazar günlerini düşünemiyorum, gördüğünüz yerlede halktan insanlar oturuyor, ileride de loca var. 

Eskiden Papa'yı vurmuş bir milletten olarak biz de hala pişkin pişkin gidiyoruz ya çok tatlıyız <3 

Başka ülkede olduğum için mi hoş geliyor bilmiyorum ama burada her gökyüzüne baktığımda bulutlar bana çok güzel geliyor. Pamukları koparıp koparıp atmışsın gibi. Koşulsuz başka yerde olduğum içindir. 


Sağ alttaki alan Papa'nın öptürdüğü yer... ... .... Yani eteğini. İçerisinin her bir detayını koysaydım kesin beni rahibe olarak kiliseye alırlardı. O kadar detaylı işlemeler, altın kaplamalar ve motifler var ki bir kez daha başım döndü. İtalya'nın her kilisesi için bu geçerli ama burası çarpı 87681723. Sağ tarafta melekelerin olduğu yerin içinde de su vardı. Oradaki bayan da kolyesini içine sokup dua ediyordu. Ben eksik kalır mıyım, neyim eksik dedim baktım işaret parmağını suya batırıp istavroz çıkarıyorlar ben de kısmen aynısını yaptım. Benimki kurban keserler de kanını alnına sürerler ya salak salak, biraz ona benzedi. 


Vee geldik en janjanlı kısma. Fışkiyeyi kim kırdı? 

En çok beklediğimiz 3. ve son yer Fontana di Trevi nam-ı diğer Aşk Çeşmesi. Nerdesin aşkım? Burdayım aşkım. Neden aşk çeşmesi dediklerini hala anlamıyorum ama madem demişler salladım cüzdanımdaki varımı yoğumu. Bir de meğersem kenarına oturulup tersten atılıyormuş usülen, ben gittim bi löönk diye savurdum. Sonra teyzenin biri söyledi de oturdum birdaha attım. Hocam ilki de sayılır ama banane ya! 

E at at bitmez bir de bikaç tur atalım dedik belki daha sağlam olur dilekler. O turu atarkenki yaktığımız kalorileri delizioso gelato ile geri aldık! Lezzetli dondurma dedim italyancanız yetmediyse falan hani... Translateten yürüyorum burda ya ne italyancası. 

Milletin kafasına sokarcasına da bir güzel yedim dondurmamı. Dondurmayı alırken de adam türkçeyi benden iyi biliyordu ben de ısrarla onla italyanca konuşmaya çalışıyordum. Böyle de malım. Bulmuşsun anlayanını ne kastırıyorsun illa kanıtlayacağım italyanca konuşmaya başladığımı. 













Son durağımızı da bitirdiğimize göre yürüye yürüye dönelim dedik istasyona, daha bayaa zamanımız vardı. Yine geldik fıskiyeli bir meydana. Buralarda çok var. Böyle geniş alanlar benim bi ruhumu açıyor ya bi mutlu oluyorum. Mis ferah. Sağ taraftaki binanın dibinde de birkaç cafe vardı oturduk kahvelerimizi içtik. Irish coffee içtim ben de, çokta biliyomuş gibi. İlk defa denedim ay bir acı alkol, ciğerlerim yandı. Martini içememem bir bu iki. 

Roma'da nerelere gidilebilir, neler yapılır gibi bir post yazabilecek kadar uzun da kalmak isterdim çünkü günübirlik gelmek hiç kesmedi beni. Neyse daha buralardayım..

Saat 16:00 suları sanırım. Artık trene gidiyorduk ki güneş ışığıyla beraber içimi bir hoşluk kaplayan bu sokağı da çekmeden duramadım. 1 saat sonra da havanın kararması bütün o hoşluğu alıp götürüyor maalesef. 
Trende dönüşte yine başından sonuna lökür lökür uyudum. Yanımda oturan adam da bi burnunu siliyordu bi hışır hışır bişeyler yapıyordu, ona fenalık geçirirken uyuya kalmışım. 

Uyandığımda yine enerjik Napoli'me gelmiştim. 

1 yorum:

Style Baby